/>

SON DAKİKA

''Yediğimize içtiğimize çok dikkat etmeliyiz''

26 Haziran 2021, Cumartesi 17:57

     


Gıda Mühendisi Doktor Fatih Bakırcı, 'Baş Başa' programının konuğu oldu.

(FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN)

Gıda Mühendisi Doktor Fatih Bakırcı, tvDEN ekranlarında hafta içi her akşam izleyiciyle buluşan Gazeteci Emin Aydın'ın hazırlayıp sunduğu 'Emin Aydın'la Baş Başa' programının konuğu oldu. Bakırcı, güvenli gıda üzerine değerlendirmelerde bulundu.

''YEDİĞİMİZE İÇTİĞİMİZE ÇOK DİKKAT ETMELİYİZ''

Bakırcı, ''Gıda fizyolojik ihtiyaçların yanında yer alan piramidin en alt kısmında yer alan, insanın hayatını devam ettirmesi için gerekli olan besin elementleridir. Günümüzde teknoloji o kadar ilerledi ki gıda kavramı da değişti. Gıdaya ulaşmakta değişti. Dolayısıyla bugün belki de konuşacağımız en önemli konuların başında gelişen teknolojiyle ve değişen dünyayla birlikte halk sağlığı ve gıda güvenliğinin yeri olmalı diye düşünüyorum. Doğru ve sağlıklı beslenmezsek bunun sonucunda yani gıdaya doğru yatırım yapmazsak, beslenmeye doğru yatırım yapmazsak onun belki onlarca katı kadar onu geri kazanmak için sağlık harcamalarına yatırım yapmak zorunda kalırız. O nedenle ne yiyiyorsak oyuz. Yediğimize içtiğimize çok dikkat etmeliyiz. Hele bu dünyayı sarsan 2 yıldır uğraştığımız, yeni yeni bir miktar kurtulmaya başladığımız pandemi döneminden sonra çok önemli olmaya başladı ama riskler de bir o kadar artmaya başladı'' dedi.

''BU NOKTADA BİZİM ÇOK BÜYÜK SIKINTILARIMIZ VAR''

Gazeteci Emin Aydın'ın güvenli gıda neyi sağlıyor sorusuna Bakırcı, ''Güvensiz gıdayla başlayalım ilk önce. Tarlaya, bahçenize hatta hobi bahçenize gidiyorsunuz domates tohumu alıyorsunuz o domates tohumunu toprakla birleştirip biraz sulayıp sonra toprak ananın, doğa ananın bize onu bir ürün olarak vermesini bekliyoruz. Buraya kadar yaptığımız tek şey sağlıklı bir toprakta sağlıklı bir gübreyi genetiği değiştirilmemiş belki de bir tohumu ekip beklemek. Buraya kadar her şey normal ama normal olmayan şu. Aynı şeyi sadece domates ürünü için değil örneğin bir kiraz için yaptığımız düşünelim şu anda en rövanştaki ürünlerden biri. Veya önümüzde hemen üzüm var ya da Aydın bölgemizin en önemli ürünlerinden biri olan incir var. Eğer siz buraya bu tarlaya bu bahçeye bu ağaca olmaması gereken bir tarım ilacını atarsanız o gıda artık sizin için güvensiz olmaya başlıyor. Bu noktada bizim çok büyük sıkıntılarımız var. Bilinçsiz çiftçilik, bilinçsiz ilaç kullanımı bu konuda gerekli yeterli denetim ve kontrollerin yapılmaması, gerekli ve yeterli analizlerin yapılmaması ve dolayısıyla soframıza gelen pazarda markette veya bir komşumuzdan aldığımız gıda ürünlerinin soframıza sağlıksız gelmesi ile alakalı. Bunlar öyle şeyler ki gözle görünür şeyler değil. Bir patatesi elinize aldığınızda topraktan çıkmış tabi ki biliyorsunuz üzerinde toz var kum var toprak var yıkıyorsunuz soyuyorsunuz ama bu söylediğimiz şeyler örneğin ağır metaller, toksinler bunlar görünmüyorlar. Bunlar gıdanın içerisinde hücrelerde hapsoluyorlar ve bunları yediğimizde bir de şöyle bir kritik nokta var. Bunlar hücrelerimizde, dokularımızda birikiyor ve biriktikten belli bir dönem sonra Allah korusun bağırsak kanseri oluşuyor'' şeklinde yanıt verdi.

''NEREYE GİDİYOR BU AFLATOKSİNLİ İNCİRLER?''

Bakırcı, ''Maalesef bölgemizde aflatoksin gerçi var. İhracatçılar Birliği üreticiye ve ihracatçıya diyor ki, bu yıl oranı yüzde iki belirledim sen yüzde iki oranında bana aflatoksinli incirlerini ver diyor. Peki işletme o yıl atıyorum atıyorum bin ton ihracat yapacak, bin tonun yüzde ikisi yirmi ton yapıyor. Yirmi ton ama belki aflatoksinli incir miktarı seksen ton. Nereye gidiyor bu aflatoksinli incirler? İhracata gitmiyor. Gidiyor tahin pekmez oluyor, gidiyor tahin oluyor bu oluyor şu oluyor. Yani bir şekilde üretime kazandırılıyor. Satacağın orada 3 lira, 4 lira. Seni zengin yapmayacak. O toksin o kadar tehlikeli, o kadar kanserojen bir madde ki belki de senin yakının belki senin çocuğun bundan dolayı kanser olacak. Yapmayın bunu. Karanlık bir odada yuvi ışığın altında siz aflatoksinli inciri analiz edebiliyorsunuz ama edemiyorsunuz aslında tam anlamıyla edemiyorsunuz. Bazen o toksin bilirsiniz incir açılır dip kısmı bir boşluk olur oradan böyle bal gibi şekeri çıkar, o incirin içine kadar işleyebilir aflatoksin. Biz sadece karanlık odada yuvi lamba ile yüzeyde olanları görebiliyoruz ama içine işlemiş olanları göremiyoruz. Dolayısıyla aflatoksinli olduğunu bildiğiniz incirleri veya halk sağlığı için zararlı olduğunu bildiğiniz gıda ürünlerini lütfen insanların sağlığını tehlikeye atacak şekilde piyasaya sürmeyin. Bu ürünler sizi zengin etmeyecek. Bu ürünler başka insanları kanser edecek'' dedi.

''KÜKÜRT DE KANSEROJEN BİR MADDE''

Bakırcı, ''Bir örnek vereyim arkadaşımın çalıştığı bir işletme kuru domates üretimi yapıyordu, Amerika'ya veriyordu. Amerika'daki bir müşterisi bir konteyner ürününde böcek olduğunu iddia etti. Bizimkiler tabi buna ikna olmuyorlar. Ben aradım, adamda Yunandı. Yarın geliyorum dedim tamam dedi. Ertesi gün gerçekten gittim aradım ben inanmadım senin geleceğine dedi. İşletmeye gittim, poşetler içerisindeki kuru domatesi açtım ve gerçekten böceklendiğini gördüm. Şimdi domates gün ışığında kurutulurken böceklenmesi olmasın diye kükürt atıyorsunuz. Kükürt de kanserojen bir madde. İşte onun bir limiti var o limitin üzerinde atarsanız Amerika veya Avrupa bunu kabul etmiyor. Yani bu işleri bilimsel anlamda bu konuda eğitim almış, Gıda Mühendislerinin bulunduğu, Kimyagerlerin bulunduğu işletmelerde ve olması gerektiği gibi yapmak lazım. Az atarsan böceklenir, çok atarsan kanserojen madde birikimi olur. Dolayısıyla bu tip kurutulmuş gıda ürünlerinde bilimsel teknolojiyi takip etmek ve söylenildiği gibi uygulamakta fayda var. Bu tip ürünlerin avantajları kadar dezavantajları da var söylediğim gibi. Bunu tüketicinin gözüyle görmesi mümkün değil. Evet belki o böceği gözüyle görebilir tesadüfen görebilir. Adam 100 ton üretiyor 1000 ton üretiyor belki siz onu bir kiloda görebilecekseniz tesadüfen ama aslında o böceğin lavraları yumurtaları göremiyoruz. Laboratuvarda bunların hepsini tespit etmek mümkün. Hem mikrobiyolojik analizlerle hem kalıntı analizleriyle. Bu cihazlar basit cihazlar değil ortalama 300 bin dolarlık cihazlar'' ifadesini kullandı.

'' HALBUKİ EN İYİ BU İŞİ BEN YAPABİLİRDİM''

Bakırcı, '' Zamanın birinde kendi sertifikasyon şirketim adına, kendi laboratuvarım adına Samsun bölgesinde İller Bankası'nın yönettiği bir 1100 çiftçiden oluşan iyi tarım uygulamaları programına gittim. O zamanki geçtiğimiz yıl bir firma 118 bin TL teklif vermiş ihaleyi o almış. Bu yılda biz teklif veriyoruz. Şimdi biz kendimize güveniyoruz. Hem sertifikasyon kuruluşumuz var, hem de laboratuvarımız var. Onun laboratuvarı yok, benden hizmet almak zorunda. Ben de hizmeti ona satarken kârlı satacağım. Ben 138 bin TL teklif verdim, aynı firma geçen 118 bin TL veren 98 bin TL vermiş ve ihaleyi kazandı. Gittim isyan ettim, bizim elimizde bir şey yok teklifi en ucuz veren kazanır diyor. Diyorum ki, bu 1100 tane çiftçinin toprağını analiz ettirmeyecek, ürünü de analiz ettirmeyecek. Orada kalması gereken 21 günde bunu da denetlemeyecek. Böyle bir maliyetle bunu yapması mümkün değil. Onlar bu işi yapacak dediler. Kapattım ben belgelendirme şirketini. Şu an sertifikasyon kuruluşum yok. Halbuki en iyi bu işi ben yapabilirdim, bu işin içinden geliyorum. Sektörde bu ve buna benzer yanlışlar var. Bu yanlışları önlemekle yükümlü kuruluş Bakanlık. Yeterli ve kontrollü denetim yapılıyor mu? Kimse kusura bakmasın yapılmıyor'' dedi. (ELİF DUMANOĞLU)







 
Son Eklenen Haberler