SON DAKİKA

“İşaret dilini öğrenmek ekstra bir dil öğrenmek değil”

4 Aralık 2020, Cuma 11:49

     


İşaret Dili Eğitmeni Deniz Serin, kendini işitme engelli anne ve babasına adadığını belirtip, “İşaret dilini öğrenmek ekstra bir dil öğrenmek değil, nasıl ki İngilizce uluslararası bir dil olduysa işaret dilinin de öyle olması gerekiyor" dedi.

İşaret Dili Eğitmeni Deniz Serin, tvDEN ekranlarında yayınlanan, Gazeteci Mehmet Aydın'ın hazırlayıp sunduğu Z Raporu'nun canlı yayın konuğu oldu. İşaret dilinin evrensel bir nitelik kazanması gerektiğini ifade eden Serin," İşaret dili ekstra bir dil değil, nasıl ki İngilizce uluslararası bir dil olduysa işaret dilinin de öyle olması gerekiyor. " dedi.

"DENİZ SERİN KİMDİR ?"

Deniz Serin Kimdir? sorusuna Serin, “18 yaşındayım, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi'nde Tarih bölümü okuyorum. Ekstra olarak işaret dilini kullanmak istiyorum. Bunu bir vazife ya da görev olarak görmüyorum. Siz buna aşk mı dersiniz tapmak mı dersiniz bilmem ama ben bu mesleği çok seviyorum. İşaret dilini çok seviyorum ve ileride bu alanda bir şeyler yapmak istiyorum. Küçüklükten beri benim hayalimdi işaret dilini kullanmak. Annem ve babam işitme engelli. Ben bir kodayım, diğer kodalara göre birkaç adım önde olduğumu hissettim. Çok girişken ve konuşkan bir yapım var. Sadece işaret dili değil diğer bütün alanlarda kadına şiddet, hayvanlarla ilgili her alanda kendim ile ilgili faaliyetler gerçekleştirdim. Ailem de yaptıklarımla hep çok gurur duydu. Peşini bırakmadan da devam edeceğimi düşünüyorum. Ben ailenin tek çocuğuyum, annem ile babam işitme engelli ama doğuştan değil sonradan işitme duyularını kaybettiler. Annem doğduktan birkaç hafta sonra havale geçirmiş işitme duyusunu kaybetmiş. Babam da korkudan kaybetmiş. Beden diliyle anlaşıyoruz ama babam anneme göre daha iyi duyuyor. Babam ritimleri yakalayabiliyor. Annemle babamı çok seviyorum, onları güldürebilmek, yüzlerindeki ifadeyi görebilmek, çok başka her zaman onlar için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Ben bir kodayım. Koda annesi ve babasını duymayan kişilere denir. Ben çok koda tanıyorum annesi babası duymadığı için onlarla utanan, birlikte dışarı çıkmayan çok denk geldim böyle kişilere. Ben ailemle çok gurur duyuyorum, onlarında benimle gurur duyduğunu düşünüyorum. Küçüklüğümden beri onlarla yaşadığım için işaret diline bu kadar aşık olmamın sebebi de annemle babamı çok seviyor olmamdan ya da onların bana çok değer vermesinden kaynaklıdır. Küçüklüğümden beri sağlıklı bir iletişimimiz oldu. Anlaşamadığımız zamanlar illaki olmuştur, bebeklik döneminde aile yakınlarımız destek oldular. Ben büyüdükçe de onların görevlerini devraldım" diye konuştu.

"İŞARET DİLİ EVRENSEL BİR DİL OLMALI"

İşaret dilinin uluslararası bir boyut kazanması gerektiğini vurgulayan Serin, “Sadece '3 Aralık Dünya Engelliler Günü' değil, toplum olarak, ülke olarak her zaman her şeyin gerisinde kaldığımızı düşünüyorum. Sadece bir gün değil her gün onlarla birlikte olmamız gerekiyor. Çünkü ben bir sabah uyandığım zaman bir arkadaşımın rahatlıkla arayabiliyorsam ve onlar bunu yapamıyorsa onlar neden geri kalsın. Engellilere belli haklar tanınıyor fakat fiziksel engellerden dolayı o kişiler o haklardan yararlanamıyor. Bizim toplumumuzda verilen kanunlar yapılan ayrıcalıkların bu şekilde olduğunu düşünüyorum. İşaret dilini de öğrenmek ekstra bir dil değil, nasıl ki İngilizce uluslararası bir dil olduysa işaret dilinin de öyle olması gerekiyor" dedi.

"HER ALANDA KENDİMİ GELİŞTİRMEK İSTİYORUM"

Serin, “İlerleyen zamanlarda işaret dili eğitmeni olarak kalmak istemiyorum. Her alanda farklı şekilde kendime ait yapmış olduğum çalışmalarım var. Kadına Şiddet, Hayvan Hakları, Çocuk İstismarı gibi alanlarda kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Yapmış olduğum birçok faaliyetle ilgili belgem var. Faaliyetlerimle gerçekleştirdiğim yalnızca işaret dili var. Bunun üzerinden ekstra yapmak istediğim reklam filmleri var. Şu anda kendi yazmış olduğum bir kitap var onu basmak istiyorum. Engelliler için kısa filmlerle kelimeler öğretilebilir. Bunlar yapılamayacak şeyler değil. Haluk Levent ile Ziya Selçuk alanımda bir şeyler yaptığına inandığım insanlar. O yüzden onlarla yüz yüze gelip tanışarak projelerimi anlatmak istedim. Toplum olarak çok benciliz ,onları hep bir kenara atmış bastırılmış şekilde görüyoruz. Bunun böyle olmaması gerekiyor. Bundan 3 yıl önce bir arkadaş grubumuzla birlikte kadına yönelik şiddet içerikli kısa bir film çektik ve arkadaşlarımızla Türkiye 2.'ncisi olduk. Bu filmden sonra işitme engelli, çocuk istismarı kadına yönelik şiddet ve hayvanların korunmasını da içinde barındıran küçük kısa bir filmim var" dedi.

"HERKES İŞARET DİLİNİ ÖĞRENMELİ"

Serin, “Bir işitme engelli ile karşı karşıya kalındığında ona bağırarak yüksek sesle konuşmamalıyız. Bu çok önemli bir şey, karşımızdaki insanın sanki bir ton fazlasıyla konuştuğumuz zaman bizi anlayacağını düşünüyoruz gibi oluyor. Halbuki bu yanlış bir düşünce. Ne kadar bağırırsak bağıralım onlar duymuyor o yüzden bunu yapmamamız lazım. Beden dili öğrenmediğimiz takdirde bu iletişim biraz zor. Annem ve babamla görüntülü bir şekilde iletişim kurmaya çalışıyorum o şekilde anlaşıyoruz. Yalnızca ben değil herkes annem ve babamla bu şekilde iletişim kuruyor. Göz teması çok önemli. Altyapı olarak çok yetersiz bir durumdayız. Hiç kimse işitme engelli ve görme engelliler için bir şey hazırlamıyor. Kesinlikle bir kişiye bağlı kalınmamalı herkes öğrenmeli işaret dilini. Herhangi bir aksi durumda işaret dilini bilen birini aramamız gerekiyor. Bu durum da bazen sorunları beraberinde getirebiliyor. Bunun önüne geçebilmek için herkesin işaret dilini öğrenmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı. (AYHAN BOĞARTAN)


HABER VİDEOLARI






 
Son Eklenen Haberler