SON DAKİKA

“Yörüklük bir kültürdür”

12 Aralık 2020, Cumartesi 11:35

     


Yazar Bekir Manav, tvDEN’de yayınlanan, Gazeteci Mehmet Aydın'ın hazırlayıp sunduğu Z Raporu'nun canlı yayın konuğu oldu. Bekir Manav, Yörüklüğün 550 sene öncesine dayandığını ve yörüklüğün bir kültür olduğunu belirtti.

(FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN)

tvDEN ekranlarında yayınlanan Gazeteci Mehmet Aydın’ın hazırlayıp sunduğu Z Raporu’na katılan Bekir Manav, “Yörüklük bir kültürdür. Orta Asya’dan günümüze eski Türk geleneklerini Yörüklerde görebilirsiniz. İnanılmaz bir tarihe ve geleneğe sahipler. Yörüklük sadece bir yaşam tarzı değil, aynı zamanda öz Türk medeniyetidir” dedi.

“BEKİR MANAV KİMDİR ?”

Bekir Manav Kimdir? Sorusuna Manav, “1981 yılında Isparta Eğirdir’de doğdum. İmam Hatip Lisesi, Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tarih bölümü mezunuyum. Kısa bir süreliğine yurt dışında yaşama fırsatım oldu. 2013 yılı itibariyle tamamen Türkiye’de yaşamaya başladım. Orada bir eğitim hayatım oldu, onu yarım bırakmak zorunda kaldım. Şu anda kendi şirketimizde kitap ve tarih projelerinde yer alıyorum. Kitaplar başta olmak üzere Osmanlıca kaynaklar yayınlıyoruz. Sadece bunlarda değil, kültür kitapları da yayınlıyoruz. Bölgeyle ilgili yerel bazda tamamen özel çalışmalar yapıyoruz, bir kuruma ve teşkilata bağlı olmadan. Şu anda hala aktif olan bir yayıncılık hayatım var. Aynı kurum ve şirketimizde hem yazarlık yapıyorum hem de kendi kurmuş olduğum ekibimle gitmiş olduğum coğrafyalarda, mekânlarda kayda değer gördüğümüz saklı kalmasını arzulamadığımız Anadolu'da çok gizli hazinelerimiz var. Bu hazineleri gün yüzüne çıkarmak gibi bir amaç güdüyoruz. Geçmiş tarihimizle ilgili kitaplarımız ve kaynaklarımın birçoğu bugün yurt dışında erişilemez halde. Bu eserleri gün yüzüne çıkarıp içeriğini anlatmaya, erişilebilir hale getirmek içinde yine baskılarını yapıyoruz, şu ana kadar 60’ın üzerinde Osmanlıca eser bastık” dedi.

“KÜLTÜR İZLERİ NASIL ÇEKİLİYOR?”

Manav, “Kültür İzleri’ni çekmemizdeki amacımız şuydu, şuanda pandemiden dolayı çalışmıyoruz ama biz halen daha proje üretmeye, kitaplar üzerinde çalışmaya devam ediyoruz. Normal şartlarda pandemi olmamış olsaydı şuanda Anadolu turunda olacaktık. Anadolu’daki bütün kitap fuarlarına kendimde katılmaya çalışıyorum. Burada yayınladığımız eserleri sergilediğimiz gibi, aynı zamanda o yöreye ait tarihi mekânları ve coğrafyaları geziyoruz. Özellikle ilgilendiğimiz Selçuklu dönemine ait yerler olsa da yine gizli saklı Osmanlıya ait gerek eser, gerek tarihi yapıt, gerek hikâyedir bunları eşeleyip kitaplarımızda ölümsüz bir hale getirmeye çalışıyoruz. Kültür İzleri’nde köy tarihleriyle ilgileniyoruz, çünkü köy tarihlerini seviyorum. Aynı zamanda hem branşımızın hem de şahsi merakımız olması bu işe yöneltiyor bizi, bu işe gerçekten sevdalıyız. Anadolu’yu gerçekten öz kültürüyle seven bir insanım, Anadolu’nun kültürüne baktığımızda 1071’den sonra Sultan Alparslan’ın bize bu diyarı armağan ettiğini ve arkasından gelen Türk boylarının izlerini burada görmek çok keyif veriyor bana. Anadolu’da yaklaşık 800 yıllık bir geçmişimiz var. Bu aslında çok uzun bir dönem değil, araştırmalar ve geriye dönük çalışmalarla bu tarihe erişilebilir. Gerek köylülerimiz gerek vatandaşlarımız bırakın 500-600 seneyi yaşadıkları coğrafyada150 sene öncesinde kimlerin yaşadığını bilmiyorlar. İsim değiştirmiş olan köylerle karşılaşıyoruz. Onlarda yine 150 yıl öncesini bilmiyorlar. 150 sene çok uzun bir geçmiş değil, köylülere tarihi mekânları sorduğumuzda bilmediklerini söylüyorlar. Biz araştırıp incelediğimizde ise çok önemli tarihi yapılarla karşılaşıyoruz. Gerek Osmanlı Tarihi gerekse Cumhuriyetin ilk yılları ilgisiz bir halde, üvey kalmış köylerimiz coğrafyalarımız var. Özellikle böyle yerleri seçiyorum, oralarda hem insanlara geçmiş tarihleri köyleriyle ilgili bilgiler veriyorum hem de 24 oğuz boyunun isimleriyle karşılaştığımızda büyük keyif alıyorum. Bir nevi Anadolu’nun Türk olduğu zamandan günümüze kadar o yerleşkelerde hangi boylar ve Türkler gelmiş gerek belgeyle gerek çalışmalarla oranın tarihi çıkarabiliyoruz. Ancak şöyle bir durum var bizim bölgelerimizde genel anlamda, Osmanlı’nın tutmuş olduğu kayıtlar var. 500 sene öncesine gidebiliyoruz. Her bölgede mevcut bu durum, 1470’lerde ve 80’lerde tahrir defterlerinin ilkini bulabiliyoruz. Dolayısıyla bir köyde 550 sene öncesinde bir köyde kimlerin yaşadığına isim isim erişebiliyoruz” diye konuştu.

“YÖRÜKLERİN TARİHİ 550 SENE ÖNCESİNE DAYANIYOR”

Anadolu'daki Yörüklerin tarihinin çok eskiye dayandığını belirten Manav, “Halk arasında ‘Bir Yörükler vardır, birde Yörüklükten geçinenler’ diye bir söz vardır. Yörük camiasını temsil ettiğini söyleyen çok fazla kurum, dernek var. Ben özellikle bunları önemsiyorum, olması lazım. Bugün Yörüklüğü sadece konargöçerlik yapanlar zannediyorlar. Yörüklüğün öz anlamı bu olabilir ancak Yörüklük sadece bu değil. 550 sene öncesinin tapu tahrir defterlerinde teke yöresi ve sancağındaki köylerin nereden teşekkül olduğunu anlayabiliyoruz. Ben 550 sene öncesinde Anamas dağlarında Saruhan Yörüklerini görüyorum. Tarih kitaplarını açıp baktığınızda Yörüklerin 1500’lü yıllardan sonra çıktığını yazarlar. Bilinen Yörük isimlerinin dışında çok fazla ve çınar ağacının dalları gibi yayılmış bir Yörüklük kültürü vardır. Bunları bugün ilmi anlamda toplamak mümkün değil. Mehmet Eröz’ün Yörüklerle ilgili bir kitabı vardır. Oradan bir silsile oluşturulmaya çalışılır ama o silsile bile yetersizdir. Şu anda Yörükler o kadar çok Anadolu’ya yayılmış, obalar, köyler kurmuştur ki, bugün biz onları bir silsilede toplayamıyoruz ve sayısı o kadar çok. Yörükler konargöçerdir ama 1071’den sonra Anadolu’ya gelen tüm Oğuz boyları konargöçerdir. Biz burada oturup tarım yapmadık çünkü tarımın ne olduğunu bilmiyorduk. Anadolu’ya gelen ilk Türkler, yani konargöçer ahali tarımı bilmezdi tek bildikler hayvancılıktı. Daha sonra tarımında gelişmesi ve çoğalmayla birlikte yerleşik düzene geçiş başladı. Hala daha konargöçerliği devam ettiren kavimler ve topluluklar vardır. İşte bu konargöçerliği devam ettiren kavimlere aşiretlere sonradan yürüyen Türk anlamındaki Yörük ismi söylendi. Hâlbuki temelinde gelenlerin tamamı Yörük'tür. Oğuz Türkleri konargöçerlik yapıyordu, artık yerleşik düzene geçmeye başladılar. 1500’lü yıllardan sonra biz bunlara Yörük demeye başladık. Ancak aşiret hayatı 1700’lü yıllara kadar devam etti.1800’lü yıllarda ise Yörüklükleri kaldı, oda belirli bölgeler olan Ege ile Antalya arasında kaldı. Antalya bu işin merkezidir. Antalya’dan Ege’ye ve Güney Marmara’nın dâhil olduğu coğrafya tamamen Yörük aşiretlerinin olduğu bölgelerdir. Yörük aşiretlerinin Anadolu’nun Türkleşmesinde ve fethinde önemli bir rolü olmuştur. 550 sene öncesinde Yörüklerin yayılımını görüyoruz. O tarihten günümüze kadar olan dönemde de devamlı göçer haldeler. Aydın civarında Anamas yaylasına inanılmaz bir göç var” dedi.

“YÖRÜKLÜK KÖK KÜLTÜRDÜR”

Yörüklerin, öz Türk medeniyetini devam ettiren topluluk olduğunu belirten Bekir Manav, “Devlet 1850-60’lı yıllarda Yörük aşiretlerine bir baskı yapar. Vergi almak ve eşkıyaları kontrol altında tutmak için zorunlu bir iskan başlatır. Zorunlu iskândan sonra artık göçerlik bir nevi bitiyor. Bugün göçerliği konargöçerlik yapan kıl çadır kuran olarak anlarlar. Hâlbuki Yörüklük öyle değildir. Yörüklük bir kök kültürdür, hala daha Orta Asya’dan günümüze uzanan Şaman geleneğini eski Türk geleneklerini Yörüklerde görürsünüz. İnanılmaz bir kültürdür tabi bu kültürü yaşatmak ve bu kültürü anlamak çok önemli. Bu kültürün altını doldurmak lazım. Özellikle Aydın. Manisa, İzmir, Balıkesir, Antalya ve Isparta yöresi Yörüklerin yaşadığı bölgelerdir. Muhteşem bir tarihin üzerinde yaşıyoruz, inanılmaz bir tarihe sahibiz. Yörüklük bir kültürdür. Sadece bir yaşam tarzı değildir, aynı zamanda öz Türk medeniyetidir” ifadelerini kullandı. (AYHAN BOĞATARAN)


HABER VİDEOLARI






 
Son Eklenen Haberler